Ortaklarının şirkete borçlanma yasağı ve fatura ödemelerinde süre sınırı
Bilindiği üzere 6102 sayılı "Türk
Ticaret Kanunu" ile 6103 sayılı "Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanun" 14 Şubat 2011 tarihli Resmi Gazete'de
yayımlanmıştır. Yeni Türk Ticaret Kanunu, Türkiye Muhasebe
Standartları'nın uygulanması ile internet sitesi kurma zorunluluğuna
ilişkin hükümler hariç olmak üzere, 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe
girecektir.
Yeni Türk Ticaret Kanunu, ticari hayat ile ilgili birçok önemli
değişiklik getirmekte ve ticari yaşamı önemli ölçüde değiştirecek olan
düzenlemeler içermektedir. Yeni Türk Ticaret Kanunu ile hayatımıza
girecek bu değişikliklere zaman zaman önceki yazılarımızda yer verilmiş
olup, bu yazımızda da daha önceki yasal düzenlemede bulunmayan ve Yeni
Türk Ticaret Kanunu ile uygulanmaya başlayacak olan iki yeni
uygulamadan söz etmek istiyoruz. Bunlardan ilki; anonim şirket
ortaklarının ya da limited şirket ortaklarının ortağı oldukları
şirketlerden borç mahiyetinde para alamayacak ya da şirketlerine
borçlanamayacak olmalarıdır. İkincisi ise; mal ve hizmet alımlarına
ilişkin ödeme vadelerine getirilen sınırlamadır.
Anonim şirket pay sahipleri ve limited şirket ortaklarının şirkete borçlanma yasağı
Bilindiği üzere bugüne kadar Türkiye'deki hemen hemen tüm şirketler
cari hesap yoluyla ortaklarına borç para vermekte ve bu vesile ile
şirketten para çekmektedirler. Yeni TTK ile pay sahiplerinin şirkete
borçlanmalarını engelleyecek bir yasak hükmü getirilmiştir. Yeni Türk
Ticaret Kanunu'nun anonim şirketlerle ilgili düzenlemeleri arasında yer
alan 358'inci maddesindeki hüküm şöyledir: "(1) İştirak taahhüdünden
doğan borç hariç, pay sahipleri şirkete borçlanamaz. Meğer ki, borç,
şirketle, şirketin işletme konusu ve pay sahibinin işletmesi gereği
olarak yapılmış bulunan bir işlemden doğmuş olsun ve emsalleriyle aynı
veya benzer şartlara tabi tutulsun."
Anılan hükme göre;"iştirak taahhüdünden doğan borç" dışında, anonim
şirket pay sahiplerinin şirkete borçlanmaları yasaklanmaktadır. Anılan
yasanın gerekçesinde de açıklandığı üzere, getirilen bu yasağın amacı,
ticaret hayatında yaygın olan, kazandığı boyutlar dolayısıyla verdiği
zararlar bir hayli genişlemiş bulunan, bir kötü ve sakat uygulamayı
önlemektir. Anılan hükümle pay sahiplerinin şirkete karşı
borçlanmalarının yani, birçok iş ve işlemde şirket kasasını
kullanmalarının, kişisel harcamalarını bu kanaldan yapmalarının, hatta
şirketten para çekmelerinin engellenmesi amaçlanmaktadır. Ancak,
maddenin "Meğerki" diye başlayan bölümünde ifade edildiği üzere;
şirketin işletme konusu dahilinde kalmak kaydıyla, işletmesi
dolayısıyla şirketle iş yapan pay sahiplerinin bu işlemler nedeniyle
şirkete borçlanmaları yasak kapsamı dışındadır.
Anılan hükme aykırılık cezai yaptırıma da bağlanmış olup, kanunun
562'nci maddesinin (5) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca, kanunun
358'inci maddesine aykırı olarak şirkete borçlananlar üçyüz günden az
olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılacaklardır.
Anılan borçlanma yasağı ve cezai yaptırım, kanunun 644'üncü
maddesinin (1-b) bendi hükmü uyarınca, limited şirket ortakları için de
uygulanacaktır.
Ancak yasa koyucu, anılan uygulamanın yaygınlığını gözeterek, söz
konusu ceza hükmünün uygulanabilmesi konusunda anonim şirket pay
sahiplerine ve limited şirket ortaklarına bir geçiş dönemi tanımıştır.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanun'un 24'üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, Yeni Türk
Ticaret Kanunu'nun 358'inci maddesine aykırı şekilde, anonim veya
limited şirkete borçlu olan pay sahipleri ve ortaklar borçlarını,
kanunun yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren üç yıl
içinde, yani 1 Temmuz 2015 tarihine kadar, nakdî ödeme yaparak tamamen
tasfiye etmek zorundadırlar.
Borcun kısmen veya tamamen başkası tarafından üstlenilmesi, borç
için kambiyo senedi verilmesi, ödeme planı yapılması veya benzeri
yollara başvurulması tasfiye sayılmayacaktır. 1 Temmuz 2015 tarihine
kadar tasfiye gerçekleşmez ise, 562'nci maddenin beşinci fıkrası gereği
ilgililerin cezaî sorumluklarına gidilecektir (6103 sayılı Kanun/24/f-2
md.).
Yine, tasfiye süresinin geçmesinden sonra, şirketin alacaklıları,
alacakları için, şirkete borçlu olan pay sahibini veya limited şirket
ortağını takip edebilecektir (6103 sayılı Kanun / 24/f-3 md.).
Ticari hayatta mal ve hizmet bedellerinin ödeme süresine getirilen sınır
Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun 1530'uncu maddesinde, madde
gerekçesinde de açıklandığı üzere, Avrupa Birliği'nin "Geç Ödemelerle
Mücadele Yönergesi"ndeki düzenlemeler esas alınarak, ticari işletmeler
arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde ödeme
süresine ilişkin sınırlandırıcı düzenlemeler yapılmıştır. Anılan madde
hükmüne göre;
1- Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla
yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik
borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu
tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya
belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın
temerrüde düşer.
2- Mütemerrit (temerrüde düşen) borçlunun alacaklısı sözleşmede
öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden
itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır.
3- Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen
süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda
ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak
kazanır:
a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse
mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin
sonunda.
c) Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal veya hizmetin
tesliminden önce almışsa, mal veya hizmetin teslim tarihini takip eden
otuz günlük sürenin sonunda.
d) Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul veya gözden
geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde, borçlu, faturayı veya eş değer
ödeme talebini, kabul veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya
bu tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz günlük sürenin
sonunda; şu kadar ki, kabul veya gözden geçirme için sözleşmede
öngörülen süre, mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz günü
aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır bir haksızlık
oluşturuyorsa, kabul veya gözden geçirme süresi mal veya hizmetin
alınmasından itibaren otuz gün olarak kabul edilir.
4- Sözleşmede öngörülen ödeme süresi, faturanın veya eş değer ödeme
talebinin veya mal veya hizmetin alındığı veya mal veya hizmetin gözden
geçirme ve kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren en fazla
altmış gün olabilir. Şu kadar ki, alacaklı aleyhine ağır bir haksız
durum yaratmamak koşuluyla ve açıkça anlaşmak suretiyle taraflar daha
uzun bir süre öngörebilirler. Ancak alacaklının küçük yahut orta
ölçekli işletme (KOBİ) veya tarımsal ya da hayvansal üretici olduğu
veya borçlunun büyük ölçekli işletme sıfatını taşıdığı hâllerde, ödeme
süresi, altmış günü aşamaz.
5- Gecikme faizi ödenmeyeceğini veya ağır derecede haksız
sayılabilecek kadar az faiz ödeneceğini, alacaklının geç ödeme
dolayısıyla uğrayacağı zarardan borçlunun sorumlu olmayacağını veya
sınırlı bir şekilde sorumlu tutulabileceğini öngören sözleşme hükümleri
geçerizdir. Geçersizlik durumunda aşağıdaki altıncı (kanun maddesinde
yedinci) fıkra uygulanır.
6- Bu madde hükümleri uyarınca alacaklıya yapılan geç ödemelere
ilişkin temerrüt faiz oranının sözleşmede öngörülmediği veya ilgili
hükümlerin geçersiz olduğu hâllerde uygulanacak faiz oranını ve
alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek asgari giderim
tutarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası her yıl ocak ayında ilan
eder. Faiz oranı, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve
Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'da öngörülen ticari işlere uygulanacak
gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olmalıdır.
7- Mal veya hizmet bedelinin taksitle ödenmesinin öngörüldüğü
durumlarda, bu maddenin ödeme sürelerini düzenleyen hükümleri birinci
taksit bakımından uygulanır. Her bir taksit tutarının ödenmeyen kısmı
yedinci fıkrada öngörülen oranda gecikme faizine tabidir. Alacaklının
küçük veya orta ölçekli işletme veya tarımsal veya hayvansal üretici
olup borçlunun büyük ölçekli işletme olduğu hâllerde taksitle ödemeyi
öngören sözleşme hükümleri geçersizdir.
Yasa maddesinin gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere anılan
hüküm; üreticileri, KOBİ'leri ve fatura ya da eşdeğer ödeme talepleri
karşılığı hizmet veren ticari işletmeler ile kişileri, şartları dayatma
konumları güçlü ticari işletmeler, özellikle market, süper market,
hiper market gibi alışveriş merkezleri karşısında korumaktadır.
Pazarlık güçleri ile konumları aynı olmayan kişi ve işletmeler arasında
sözleşme özgürlüğü ilkesinin geçerli olmayacağı modern hukukun kabul
ettiği bir ilke olup, tüketicinin, sigortalının, işçinin, küçük pay
sahibi ile yatırımcının ve rekabetin korunması alanlarında bu ilke
geçerlidir. Üretici firmalar ile KOBİ'lerde söz konusu ilkenin
kapsamındadır. Çoğunlukla finansal açıdan pek de güçlü olmayan üretici,
KOBİ ve benzeri işletmelerin teslim ettikleri malların ve hizmetlerin
bedellerini zamanında alarak ekonomik yapılarını güçlendirmelerine
yardımcı olmak, Pazar ekonomisine hakim yeni bir yaklaşım olup,
yukarıda belirtilen AT (AB) yönergesi de bu yaklaşımın somut örneğidir.
Anılan Yönergede de belirtildiği gibi, bir çok büyük ve güçlü işletme
geç ödemeyi bir finansman aracı olarak kullanmaktadır. Ancak bu araç
marketlere, süper marketlere, hiper marketlere ve benzeri güçlü ticari
işletmelere mal ve hizmet verenleri çok güç durumda bırakmakta,
finansal durumlarını sarsmakta, hatta iflasa da sürüklemektedir. Anılan
hüküm bu kötü uygulamanın önüne geçmek için öngörülmüştür.
Anılan yasa düzenlemesi Türkiye için ticarette yepyeni bir çığır
açabilecek uygulama öngörmekle beraber, bu uygulamanın önüne önemli
engeller çıkabileceği de büyük olasılık dâhilindedir. Umarız, yasa
maddesi bu haliyle uygulama imkânı bulabilsin.
Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK / Verginin Gündemi
Kaynak: Dünya Gazetesi